1 Ağustos 2014 Cuma

Ölümdür Kaçışın, Yaşamaktır Yüzleşmek :: Anatolik - Distonya


Uzun zamandır bu albümü takıp bir tur döndürmemiştim. Eskisini burada muhafaza ediyor ve izninizle, blog içeriğindeki yeniliğin başlangıcı olması adına, Adana çıkışlı bu albümü sizler için yeniden inceliyorum…

 


Anatolik ile tanışmamın ilginç bir hikayesi var. Belki de grubu eski adıyla bilen nadir Türk vatandaşlarından biriyim.  Eski adı “Southern Storm” olan grubu şans eseri Türk metal müzik demolarının paylaşıldığı bir sitede görmüştüm. Sonra "Youtube" biraderin arama motorunu zorlayarak Kaotik adlı parçayı yeniden buldum. Tabi grubun adı falan değişmiş, Anatolik olmuş. Sonrası ise albüme kadar süren bekleyiş… Ben grubun adını çok beğendim, resmen suratımıza bu albümün “üç büyük şehirden” çıkmadığını haykırıyor. Ama metal piyasasında isimden çok müzik belirleyici olduğuna göre, şu albüme bir kulak verelim…




Southern Storm zamanının Kaotik'i albüm sürümüne göre thrash metale daha yakındı. Vokalin sesi daha metaldi ama oturmamıştı. Büyük ihtimalle de bu oturmamışlık yüzünden grupta vokalist değişimi oldu. Mehmet Ali Gül ‘ün sesi daha oturmuş, ama o ses thrash giden rifflerin üstünden kayıp geçiyor. Biraz boğuk gelen rifflerin üstüne power – geleneksel doom arası gidip gelen Mehmet Ali vokalleri kıtalarda asfalt düzleştirici etkisi yapıyor. Kimi yerde parçaların dinamizmi düşüren vokaller kimi zaman da sizi ters köşeye de fırlatıyor. Bazı parçaların anımsanmasını güçleştiren vokaller aynı parçaların köprü bölümlerini aklınıza kazıyabiliyor. Thrash metalden farklı olarak power-senfonik yolda ilerleyen Işığın Destanı gibi yapıtlara ise bu karamsar ama güçlü vokaller balın yanında kaymak lezzeti veriyor. Ülkemizde beste açısından çok tutulmayan eski okul power metal türünde yazılmış en güzel işlerden Işığın Destanı, albümün en iyi kotarılmış parçalarından biri. Üretim Bandı’ndaki bana komik gelen konuşma kısmı olmasa, aslında Mehmet Ali ağabeyimizin göze batan çok yanlışı yok. 



Gitarlar konusunda görüşlerim daha çok siyahlar ve beyazlar şeklinde. Boğuk gitar tınısı, parçaları hatırlamayı zorlaştırırken aynı boğukluk sözlerle beraber yaratılan havayı güçlendiriyor. Üstelik parçaların ortalarında denk geldiğimiz thrash etkili gaz geçişler de albümün karamsar okyanusunda birer hava baloncuğu gibi (AC Black Flag’i anımsadım :D) nefes aldırıyor. Bir yanım albümdeki gitarların yeniden ustalaştırmadan geçirilip netleşmesini isterken diğer yanım albüm tınısının çağdaş kayıt teknolojisinin aşırı yoğun tınısına kurban edilmemesinden yana.  Sadece ben değil, heavy-thrash seven birçok kişi  death metal çalınıyormuş gibi kaydedilen yoğun gitar rifflerinden (örneği : Neo-Thrash) şikayetçi. Albümü dinlenilebilir kılan çiğliğin gitmesini istemiyorum. Boğukluk da olmasın.
Deve ile bedevinin hikayesi gibi orta yoldan gidiversin.



Gayet net duyulan bas gitardan ve kulağa batmayan davullardan ise herhangi bir şikayetim yok. Bu satırların sonrasında zaten pek fazla eleştiri yapmayacağım. Çatabileceğim son şey ise albümün edindiği konu, “distopya” ya da “korku ütopyası” adlı olumsuz yönde kurgulanan gelecek dünya biçimine benzeterek yaptığı sistem eleştirisi. Birçok grup tarafından kullanılıp yalama olmuş bir temanın hem söz hem de beste açısından hakkını vermişler. İlk parçalarda konuya genel yaklaşan sözler (Adanalı grubun konu edilen bölgeye İstanbul’dan daha yakın olmasıyla) diğer grupların hiç söz etmediği daraltılmış konuları işleyen son parçalarda daha çok anlam kazanıyor. Albümün söz bağlamında diğerlernden daha güçlü bulduğum son üç parçasından biri olan Kaç Sefer benim bir numaralı Anatolik parçam. Şarkıya şu günlerin gündemine uygun bir izleti çekerek fırsatı değerlendirmeleri halinde ülke çapında büyük destek görecekleri kanısındayım. Grubun böyle bir tanıtıma ihtiyacı var.


Bu kadar konuştuktan sonra son söyleyeceklerim, Adana çıkışlı olmaları ile suratıma iliştirdikleri gülümseme ve CD baskısındaki Anatolik yıldızını çok beğenmiş olduğum. Adana’daki doğru dürüst toplanamamış, yok sayılacak rock ve metal kitlesine rağmen gösterdikleri çaba takdir edilmeli.   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şimdi onlar düşünsün.