7 Haziran 2014 Cumartesi

Yokuş Dolusu Metalci :: Manowar, Arch Enemy, Pentagram, Kırmızı, Fallen (Metal Summer Festival, Küçükçiftlik Park, İstanbul - 24.05.14)




Vakti zamanında uzun süre boyunca Manowar konulu yazmayacağıma dair söz vermiştim. Yeterince zaman geçti. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen Metal Summer Festival etkinliğinin ana grubunu kendime göre uyduramayacağıma göre bu yazıda Manowar adını belki de gereğinden fazla anacağım. Ne de olsa en sevdiğim grup, ayağıma gelmişler ve ilk kez Manowar izlemişim. Adamların bayramlık yüzlerini gördük çok şükür, fakat bayram olsa ellerinden öpeceğimiz metalin dört kralını görmek için nelere katlandık, işte başlıklar halinde gruplar ve konserden akılda kalan her halt...



Evden çıkıp, önüme düşen saçlarımı kısaltmak için geri döndüm. Parası az, heyecanı çok, tek tabanca şahsımla tekrar evden çıktım. Metrobüsle gitmem gerekirken metroya binip, ters hattaki metrobüse geçip bir durak sonra dönüp, havasız insan aracında kendime oturacak yer buldum. Oradan tekrar metroyla Taksime vardım. Küçükçiftlik Park ile Taksim arası o kadar da uzak değilmiş, hem giderken yokuş aşağı rahat gidiyorsun. Konser alanına vardığım zaman kuyruklar oluşmuştu, "Katılım olmaz" deyip gelmeyen arkadaşıma inat edip de gelmişti herkes. Ama bu kalabalık daha buzdağının görünen yüzüydü.



FALLEN

Fallen 2004'te kurulmuş ama henüz bir albüm yayınlamadılar. Hiç albüm çıkarmamış olmalarına rağmen bu durumlarından istifade edip festivalin açılış grubu olmaya hak kazandılar. İlk müzik videolarını daha birkaç ay önce "Maskeler" şarkısına çektiler.


Bendeniz daha sıradayken Fallen sahneye çıkmıştı. Böylece performanslarının önemli bir kısmını da kaçırmış oldum. Sırf programı yetiştirmek amacıyla açılış gruplarının seyirciyle buluşmasını engelleyen organizasyonlar sadece bu gruplara değil, onları dinleyen ve dinleyecek olan Türk metalci kitlesine de zarar veriyor. Bu problem "Türkiye'de metal neden gelişmiyor?" serzenişlerinin sebeplerinden yalnızca bir tanesi olmakla beraber önem teşkil edenlerinden.


Neyse ki Fallen bu duruma kafayı takmayıp sahne önünde oluşan yarım daire kalabalığa ve bariyerlere dizilmiş normal alana hareketli bir performans sundu. Savatage, Megadeth, Metallica vb. gruplardan da çalan Fallen, Judas Priest ile veda etti. Ben en çok Battery ve Nightcrawler performanslarını beğendim. Savtage severim, ama Jesus Saves ile Fallen vesilesiyle tanıştım. Beğenmediğim şey ise seyircilerin, Fallen Nightcrawler çalarkenki tepkisi: sanarsın sahnede Medusa çalıyor, sahne önündekiler gözlerine bakıp taş kesilmişler falan...

Setlist

Low (Testament)
Maskeler
A Question Of Heaven (Iced Earth)
Dread And Fugitive Mind (Megadeth)
Battery (Metallica)
Jesus Saves (Savatage)
Nightcrawler (Judas Priest)

Şöyle bir baktım da, güzelmiş be setlist.


KIRMIZI

Beş kadının bir araya gelip Türkiye'de kurup bunlara rağmen şahane bir tarzda çaldıkları Kırmızı, ilk albümleri "İsyan"ı 2011 yılında çıkardı. Sonraları kadına şiddete karşı duruşuyla öne çıkan Araf ve Cumhuriyet Doksan Yaşında teklilerini çıkardılar. Geçen seneki Hi-Voltage festivalinin iptalinden sonra başka bir festivalde onları izleme şansını yakaladım.


Kendilerini çok bekletmeyen Kırmızı, şansları varmış, sesi kısılmayan son alt grup oldu. Gümbür gümbür çaldılar. Hem kulaklara, hem de "gözlere" şenlik verdiler. Metalcilerimiz sahnede beş genç kadını görmeye pek alışık değil desem yalan olmaz. Konser boyunca ve sonrasında hep imajları konuşuldu. Basçı ablamız çok şeker birisine benziyor. Hatta Petagram'ın sahnesi hazırlanırken kendisi arkadaşıyla konuşmak için sahne arkasından girişe doğru geldi. Tabi kendisini dışarıda gören hayranlar da onunla bir fotoğraf çektirmeden kendisini sahne arkasına geri göndermediler.


Bence en az imajları kadar yaptıkları müzik de çok iyi. İsyan ile giriş yaptılar, yanlış hatırlamıyorsam Uyan ile devam ettiler. Arada iki yorum çaldılar, birisi Marlyin Manson'dan Sweet Dreams imiş. Marlyin Manson dinlemediğim için konserde dikkat etmemiştim, sonradan öğrendim. Çaldıkları iki yorum haricindeki diğer tüm şarkıları Türkçe idi. Eğri oturup doğru konuşalım, Türk metal tarihi, dolayısıyla da bizim grup Türkçe söz yazmakta henüz yolun başındalar. Sonuçta küfürlü komedi filmlerimizden alışık olduğumuz bir takım argo sözleri beş ciddi kadın dile getirince abes kaçıyor. İngilizce küfürleri çok havalılarmışçasına savuran bir nesilden gelip de Kırmızı'yı bu konuda eleştirmek: dinime küfreden müslüman olsa gerek...

Setlisti hatırlamıyorum, bir yerden bulursam burayı yeniden düzenlerim.
(Not: Overkill yorumlamışlar ama sahne önünde kolonlar patlarken güme gitmiş, anlamamışım.)



PENTAGRAM

Adı mutlaka Türkiye'nin metal müzikte gururu, emektar grup, sıfatlarıyla anılan Penta, günümüze kadar toplamda 6 tane olmak üzere en çok stüdyo albümü çıkarmış Türk metal grubu. Uzunca bir süredir vokalist olan Murat İlkan gruptan ayrıldı, yerine Gökalp Ergen geçti. Son albümleri MMXII 2012 yılında çıktı.


Açılışı çok sevdiğim bir parça olan 1000 In The Eastland ile yaptılar. Sonra Ölümlü ile devam ettiler. Yeni albümden Geçmişin Yükü, Wasteland ve Beyond Insanity çaldılar. Gökalp Ergen, Geçmişin Yükü çalınmadan önce bu parçayı Soma şehitlerimize adadı. Konser boyunca sesin düşük ve temiz gelmesi hepimizi işkillendirdi, Pentagram'ın sesi kısılmıştı. Gökalp Ergen bir ara bu durumdan şikayet ettiyse de arka tarafa hiç ses gelmedi. Bu sıkıntıya ayrıntılı olarak yazının sonunda tekrar değineceğim.



Gökalp Ergen'in düz söylemesi, Bu Alemi Gören Sensin ve ilk iki albümden herhangi bir parça çalınmaması haricinde Penta'nın herhangi bir eksiği yoktu. Hakan abi sahne duruşuyla, Pentagram'a kazandırdığı üstün rifflerle Türkiye'nin Tony Iommi'si konumunda. Tarkan abi ise her zamanki gibi samimi ve mütevazı hareketleri ile hepimizin takdirini topladı. Röportajlarında nasıl diğer Türk gruplarını hatırlatıyorsa, konserlerinde de onların tişörtlerini giyip onlara destek veriyor. O gün de Presage kolsuz tişörtü ile sahneye çıkmıştı. Büyüksün Tarkan abi.

Setlist

1000 In The Eastland
Ölümlü
Unspoken
Wasteland
Geçmişin Yükü
Şeytan Bunun Neresinde
Give Me Something To Kill The Pain
Beyond Insanity
Gündüz Gece
Lions In A Cage
Tigris
Bir
For Those Who Died Alone

Evet, ne bir Trail Blazer, ne de bir Bu Alemi Gören Sensin var... Umutlar tek çıkacakları konserlere kaldı artık.



ARCH ENEMY

Grup, Carcass'ın dağılmasından sonra Michael Amott tarafından kuruldu. İlk üç albümde Johan Liiva söyledi, yeni milenyumda yerini Angela Gossow'a bıraktı. Kalite-ün dengesinde birazcık daha üne kayıldı. Geçtiğimiz Mart ayında da, grubun menajeri olarak kalmak kaydıyla Angela, bayrağı Alissa White-Gluz'a teslim etti. Metal Summer Festival, Alissa'nın ikinci Arch Enemy konseri.


Manowar ilk açıklandığı zaman onlardan hemen önce çıkacak grubu sabırsızlıkla bekliyordum. Pek istediğim bir grup olmadı, kusura bakmayın ama Arch Enemy müziği bana gitmiyor, ne bileyim böyle genel olarak melodik death metali sevmiyorum. Ama canlı dinlerken "gazlama" seviyesi bir miktar arttığından konserin -ne yazık ki son 3-4 parçasında- bir miktar eğlenebildim. 


Arch Enemy konsere geç gelmiş, soundcheck yapamamış, bir de Manowar'ın limitine takılınca sesinden kaybetmişti. Bir konserde ses bu kadar mı sikilir? Penta neyse de, ilk şarkıda Alissa ablamızı sahne önündeki biz bile duyamadık. Birkaç şarkı daha harcandıktan sonra birileri çıkıp sesi düzeltti ama nafile, arka tarafın tadı kaçmıştı. Oturarak ses sistemini protesto ettiler. Arch Enemy'de konserini kısa kesti - sadece 7 parça çaldılar.

Setlist

Enemy Within
War Eternal
Ravenous
My Apocalypse
Dead Eyes See No Future
As The Pages Burn
No Gods No Masters

Bu ne lan bamya gibi? Hevesimizi alamadık :(



MANOWAR

Gönül dilerdi ki buraya güzel şeyler yazayım, falanca şeyleri öveyim durayım... Konsere geçmeden önce en son yeniden kaydettikleri Kings Of Metal MMXIV'den bahsetmeliyim, olmamış. Battle Hymns MMXI şahaneydi, şarkılara farklı ve güzel bir hava vermişti, sadece Metal Daze gibi parçalara Eric Adams'ın sesi yetmemişti, o kadar. Sonra ne oldu? Hiçbir eksiği gediği olmayan albüme şu videodaki muameleyi gördü DeMaio. Albüme dair tek iyi düşüncem, albümün grubun son stüdyo albümlerindeki prodüksiyondan fersah fersah uzakta olmasıydı. Kulaklar o albümden ırak olsun, siz gidin canlı albümü dinleyin.

Şunu söylemeden bitiremeyeceğim, eski Kingdom Come'da neredeyse ağlıyordum, insanın o kadar ruhuna dokunan bir şarkıydı. Yenisini dinlediğimde kendime gelemedim, hemen eskisini açtım. Eric baba, üzgünüm ama (Thy) Kingdom Come'ı ibnece söylemişsin, tiksindim lan.



 Neyse adama daha fazla küfretmeyelim, sonuçta hepimiz onu amplilerin arkasından güneş gibi doğarken izledik, değil mi? Adamın sahne hakimiyeti mükemmel, on numara yani. Konser videolarında herife kamera açısıyla bakınca değil, sahne önünde izleyince anlaşılıyor olay. Havalı falan değil, sert de değil, ama 1.70'lik adamda nasıl bir ihtişam var öyle... Vay anasını.



De Maio'nun çok ciddi suratını da kanlı canlı görmüş oldum ya, içim rahat. Konser boyu bas gitarıyla kafamızı sikse de eğlenmesini bildik. Bendeniz biraz yorulduydum, ilk festival tecrübem olduğu için enerjimi Manowar'a saklayamadım, o nedenle havada bir bileğimden tutarak kaldırdığım kollarımı ara ara indirmek zorunda kaldım. Daha acemi Manowarrior'uz. Ya da Joey De Maio deyişiyle "şaçaşvı" ahahahahahahahahahah!!!!!!



 Kings Of Metal albümünün tamamı çalınmadan önceki parçalar çok iyilerdi. The Dawn Of Battle olsun, Blood Of My Enemies olsun, ya da her konser sonu çalınan Black Wind Fire And Steel olsun... Gönül ister ki Manowar daha çok çalsın, daha uzun çalsın, House Of Death veya Secret Of Steel çalsınlar. Kesmedi beni Manowar, iyi ki 2010 Sonisphere konserine gitmemişim, o hiç kesmezdi. Neyse, adamlardan canlı canlı Kingdom Come dinleme şansımız oldu, Blood of the Kings'te Türkiye adı geçti falan... Prodüksiyon ve video gösterimleri iyiydi, Warrior's Prayer ile ısındık, Blood of the Kings ile çoştuk, aradaki video gösteriminde bugün yanımızda olmayan büyük insanları andık. Heart Of Steel ile duygulandık. Ne yazık ki gümleyen basslar DeMaio'nun solosunu piç etti, son anda Sting of the Bumblebee çalındığını anladık. Hail and Kill ve Kings of Metal'da bütün enerjimizi harcadık.


Sonra o meşhur konuşmanın ikincisi geldi. Bu sefer anagrup olarak gelmişlerdi, küfredecek üst grup olmayınca "Manowar bitmiş." diyenlere önce kendisi... Yok lan anlatmayacağm, De Maio'nun ağzından kendiniz duyun:


Bis için geri döndüler ve Warriors Of The World United çaldılar. Ergenler yanlış yerde "oo ooo oooo ooo" çekince komik oldu tabi. Black Wind Fire and Steel ile de bitirdiler bitirmesine de, etrafta bu sefer "Ben bu şarkıyı bilmiyorum ki?" diye laflar duyulmaya başlandı. Şanslısınız, öğrenmiş oldunuz. Kim bilir dışarıda daha kaç bin Die For Metal Manowarcısı var.



Setlist

Manowar
Blood Of My Enemies
Sign Of The Hammer
The Lord Of Steel
The Dawn Of Battle
The Warrior's Prayer (video gösterimi)
Blood Of The Kings
Kingdom Come
(video gösterimi)
Heart Of Steel
Bass Solo - Sting Of The Bumblebee
Wheels Of Fire
Hail And Kill
Kings Of Metal
-------------------
De Maio'nun konuşması
-------------------
Warriors Of The World United
Black Wind Fire And Steel

Die For Metal bekleyenler başını aldı, başşşşşını...



Konser Sonu Notlar - Ses Sorunu

Normal bilet alan yurdum metalcisini kahreden ses sorunu festivale damgasını vurdu. Birileri dedi ki, Küçükçiftlik Park'ın ve organizasyonun amele ses sistemi. Sonra birileri Manowar'ın büyük ibnelik yapıp Arch Enemy ve Pentagramın sesini kıstırdığını öne sürdü, Arch Enemy Twitter hesabı tarafından doğrulandı. Manowar, sahne kurulurken çalmasına izin verilmeyen bir DJ tarafından "barzo" olarak nitelendirildi. Arctic(!) Enemy ne grubuysa artık, onun da adı geçti. Ülkemizin yasal ses sınırı Manowar baskısı ile birleşince Arch Enemy ve Pentagram'ın sesi düştü.


Bu duruma taraflı bir yorumda bulunmayacağım, Arch Enemy ve melodik death metal ile pek aram olmasa da festivale gelen diğer tüm grupları severek dinliyorum. Arch Enemy hayranlarına ve benim gibi pek fazla konsere gitmemiş olan gençlere, yaşıtlarıma üzüldüm. Buradaki sıkıntılı olan durum, bu arkadaşların ilk defa böyle bir şey oluyormuş, bu iş Manowar'ın icadıymış tavrı takınarak Manowar'dan şikayetçi olmaları. Kendilerini daha iyi ortamlarda yeniden izlemek isterim.

Tuvalet kuyruğu, bira pahasına yer kaptırma gibi alışıldık sorunları bir kenara bırakırsak, güzel eğlendim diyebilirim. Alkol almadım, tuvalet ihtiyacıma da eve gidene kadar sabrettim. Festival eksikleri beni teğet geçti diyebiliriz.

Çoğu metalcinin "Konserde birileriyle muhabbeti kurarız." diyip yalnız gitme taktiği yine iş gördü. Oradaki birkaç liseli - benden birer yaş küçükler- elemanla kaynaştık. Biri bana konserde Die For Metal çalınıp çalınmayacağını sordu. Bir diğeriyle Amon Amarth - Bolt Thrower muhabbeti yaptık. Yanımızdaki sevgili çiftle konuşuyorduk, kız bize saç uzatmamamızı tavsiye etti. Kızlar sevmiyormuş.

Manowar'ı beklerken arkamdaki bir konuşmaya kulak verdim. Bizimkilerden biri kırklı yaşlarında bir adamla thrash muhabbeti yapıyordu. Bir ara konu döndü dolaştı, Metallica konserine geldi. Adam '99 konserine gitmiş, biz daha o zaman emekliyoruz:  
"O ve bir arkadaşı, konserde spot ışıkları kapanıp açıldığı an duvardan atlayıp konsere girmişler. Tabi James oradakilere birden fazla konsere gelip gelmediklerini sormuş, derken çıtayı sekize-ona kadar yükseltmiş. Bizim adamın anlattığına göre onun yanındaki bir kişin eli hala havadaymış. James buna inanmamış, "Fuck off - siktir oradan" diye küfretmiş. Adam yeleğindeki konser şeritlerini gösterip "asıl sana fuck off" diye yapıştırmış. Adam Metallica'nın beş değil, on değil tam on sekiz konserine gitmiş." 
Adamlar maceracı, herif anlatırken kendi neslimden utandım. Hadi adam kolpacı olsun, biz onu da yapamıyoruz be arkadaş!

Kendisi sadece dinleyici değil, üretici olmamız gerektiğini de vurguladı. Mutlaka bir müzik aleti çalmamızı öğütledi. Ülkemizin daha iyi metal gruplarına ihtiyacı var.



Yokuş Dolusu Metalci - Taksici 

Konserden hayvani yorgunlukta ayrıldım. Amatör bir saçaşvı olduğumdan ve şahsıma ait motorlu taşıta sahip olmadığımdan üstüne Taksim meydanına kadar yokuş yürümek zorunda kaldım. Yokuşta benim gibi yürüyen yüzlerce ademoğlundan biri "Ulan Manowar Dorock'taymış! Kesin bilgi!" diye bağırdı. Arkamdan biri de, o akşam belleklere kazınan bir De Maio deyişiyle kibarca(!) cevabını verdi. Meydandan bir taksi çevirdim, metrobüse kadar kendimi taksici abinin direksiyon hakimiyetine bıraktım. Adam da yaşlını başını almış, beni trafikten kurtarıp metrobüse yetiştirmek uğruna gece gece teklikeli virajları döndü. Aramızda geçen muhabbet ise şöyle:

T: Hayırdır evladım bu saatte nereden böyle?
B: Konserden geliyorum, Küçükçiftlik Parkın oradan.
T: Aaa, şu rock'n roll koseri mi?
B: (Manowar?) He abim ya, oradan geliyorum.
T: Bilirsin, rock'n roll'un babası Elvis Presley'dir.
B: Tabi yani, o buldu sonuçta.
T: Eee kimler vardı konserde?
B: (Tişörtümü göstererek) İşte bu grup vardı, Manowar vardı...
T: Ama rock'n roll'un babası Elvis Presley'dir.
B: O zaman Elvis Presley gelseydi ya (ehehe :D)
T: Öldü evladım, adam nasıl gelsin? Elton John onu taklit etti, falanca kişi hep onu taklit etti...

Adam beni zamanında metrobüse yetiştirdi. Gece eve gelip artan köfteyi ekmek arası yapıp yedim. Konserden sonra köfte ekmek - anne eli değmiş köfteler- müthiş geldi :) MUTLU SON!

Bu da konsere zahmet edip gelen metal kardeşlerime gelsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şimdi onlar düşünsün.